Yaşanan ekonomik krize karşı, faiz artırmak dışında başka bir politika geliştiremeyen iktidar yıllar sonra tasarrufu hatırladı. Açıklanan tasarruf önlemleri, iktidarın kamu kaynaklarını israf ettiğinin de itirafıdır. Bunu 22 yıllık bir iktidarın sonunda söyledikleri için 22 yıldır kamu kaynaklarını israf ettiklerini de itiraf ediyorlar demektir.
Yoksul halktan toplanan vergileri “itibardan tasarruf olmaz diye” yazlık saraylara, kışlık saraylara ve uçaklara harcayan iktidar daha önce açıkladığı sayısız tasarruf önlemi gibi bunların da kağıt üzerinde kalacağını, bundan önceki ekonomik krizlerde olduğu gibi faturanın yine emeğiyle geçinenlerin, emeklilerin, yoksulların üzerine bırakılmaya çalışılacağını biliyoruz.
Yıllardır, Türkiye’deki israfın tek kaynağı olarak kamudaki araba, lojman, koruma, bina, saray saltanatı olduğu söylendi durdu. Açıklanan tasarruf tedbirlerinin de kısaca taşıt, bina, personel, elektrik, haberleşme harcamalarına yönelik olduğunu görüyoruz. Bu alanlarda gerçekten israf var ancak bunlar israfın sadece görünen yüzü. Asıl büyük israf, yolsuzluklar yoluyla yapılmaktadır.
Asıl büyük israf, gerçek maliyeti bir lira olan bir mal veya hizmetin iktidar tarafından on liraya satın alınmasıyla, diğeri on lira olan bir kamu malının eşe, dosta, yandaşa bir liraya satılması, ya da bedelsiz olarak peşkeş çekilerek yapılmakladır. Özelleştirme adı altında kamu varlıklarının yok fiyatına birilerine aktarılması israftır. İsrafın asıl kaynağı eşe, dosta, akrabaya, yandaşa verilen kamu ihaleleri, yap-işlet-devret, yap-kirala-devret gibi aslında kamunun çok daha ucuza yapabileceği yatırımlar için maliyetinin 10-15 katına ödeme yapmaktır.
Son 22 yılda en fazla değişiklik yapılan kanun, Kamu İhale Kanunu’dur. İktidar Kamu İhale Kanunu’nda bu israf ve yolsuzluk ortamına zemin hazırlayabilmek için 63 defa kanun ve KHK ile değişiklik yapmıştır. Bu değişikliklerin tamamının da hedefi rekabeti ortadan kaldırıp kamu ihalelerini eşe, dosta, akrabaya, yandaşa vermeye yöneliktir. Kamu ihalelerinin büyük bölümü rekabet ortamı sağlanmadan pazarlıkla belli kuruluşlara verilmektedir.
Eğer kamuda gerçekten israfı sona erdirmek, tasarruf yapmak istiyorlarsa işe buradan başlamaları gerekir. Yolsuzluklar ortaya çıkarılmasın, gereksiz harcamalar eleştirilmesin diye kamuda denetim tümüyle ortadan kaldırılmıştır. Sayıştay işlevsiz hale getirilmiştir. Yolsuzluk yapanlar iktidar tarafından korunmuştur. Eğer iktidar gerçekten israfa son vermek istiyorsa kamuda her alanda şeffaflığı artırıp önce yolsuzluklardan vaz geçmelidir.
Tasarrufun tam da bu günlerde gündeme gelmesi, tasarrufu başta kamu çalışanları olmak üzere tüm emeğiyle geçinenlerin, emeklilerin, asgari ücretlinin, yoksul halkın sırtından yapmaya hazırlandıklarını göstermektedir. Çünkü emekliler, çalışanlar, asgari ücretli yüksek enflasyonun yıprattığı ücret ve aylıklarına yılın ikinci yarısı için makul bir zam bekliyor. Ancak görüyoruz ki iktidarın gündeminde örneğin asgari ücreti yeniden belirlemek, en düşük emekli aylığını yeniden belirlemek gibi konular yok. Bugünkü tasarruf açıklamalarının arkasından iktidardan bir süre sonra “iktidar olarak biz tasarruf yapıyoruz, vatandaş da kemer sıksın” isteklerinin geleceğini biliyoruz.
Vatandaşın kemerinde artık kemeri daha da sıkacak delik kalmadı. Kemerler, yap-işlet-devret, yap-kirala-devret- yap işlet gibi modellerle kamu kaynaklarının yandaşa aktarılmasından saraylardan, saltanatlardan, yolsuzluklardan vaz geçerek, eşi, dostu, akrabayı, yandaşı kayırmayı bırakarak iktidar tarafından sıkılmalıdır.
Tasarruf bahanesiyle kamunun asli görevi olan eğitim, sağlık, güvenlik, adalet ve alt yapı gibi hizmetlerin aksatılmasına izin verilmemelidir.