KADIN KATLİAMLARINI DURDURMAK İÇİN ARTIK YETER DEMELİYİZ!
Ülkemizde kadınlar sadece kadın olmalarında dolayı birçok ayrımcılığa ve şiddete maruz kalmaktadırlar. Kadına yönelik şiddet, toplumumuzda ne yazık ki giderek korkunç bir sorun haline gelmektedir.
Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet; kadının yaşam hakkına, kadının beden hakkına zarar verecek korkunç noktaya gelmiştir.
Kadınlar, son yıllarda betona gömülerek, yüksekten atılarak, defalarca kurşunlanarak ve bıçaklanarak katledildiler. En son İstanbul’da; 19 yaşındaki Semih Çelik, Fatih ve Eyüpsultan ilçelerinde iki kadını vahşice katletti.
İstanbul Beyoğlu'nda ise bir kadına sokak ortasında cinsel saldırıda bulunuldu, şüpheliler önce serbest bırakıldılar sonra sosyal medyadaki tepki üzerine tekrar gözaltına alındı.
Yaşanılan kadın katliamları; azımsanamaz, küçümsenemez, münferit kabul edilemez!
Evde, sokakta, kampüslerde, iş yerlerinde şiddete maruz kalan, failler cezasızlıkla ödüllendirildiği için katledilen, İstanbul Sözleşmesi feshedildiği için öldürülen kadınların sayısı her geçen gün artmaktadır.
Kadın cinayetlerindeki ve kadına yönelik şiddetteki artış kadın üzerinden yürütülen yanlış politikaların sonucudur.
Siyasal iktidar, kadına yönelik şiddetle samimi ve etkin bir mücadele yerine; kadınların yaşam ve özgürlüklerinin güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiştir.
Yasal süreçlerin yetersizliği, faillerin serbest bırakılması ve cezasızlık politikaları bu vahşetin önüne geçmek yerine, daha da güçlenmesine yol açmaktadır.
Kadın kazanımlarını hukuken ortadan kaldıracak yasal düzenlemelerin yapılması, laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşılması, Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı kurumlarda üniversitelerde ve kamu-kurum ve kuruluşlarında kullanılan dil ve açıklamalar kadın cinayetlerini artırmaktadır.
Kadına yönelik bu sistematik şiddeti durdurmak için artık "yeter" demeliyiz.
Özgecan Aslan için, Emine Bulut için, Pınar Gültekin için, Şule Çet için, Hande Kader için, İkbal ve Ayşenur için ve katledilen tüm kadınlar için kadına yönelik şiddetin son bulması amacıyla İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden imzalanması ve 6284 sayılı Kanun’un etkin biçimde uygulanması sağlanmalıdır.
Kadınların hayatlarını karartan bu vahşete son vermek için toplumsal bilinç artırılmalı, devlet mekanizmaları daha etkin çalışmalı ve caydırıcı cezalar uygulanmalıdır.
Kadınların, Cumhuriyetle ve Uluslararası sözleşmelerle elde ettiği kazanımlar daha da güçlendirilmelidir.
Kadınların şiddete karşı koruma kararları daha çok çıkarılmalı, süreleri daha uzun tutulmalı, yenileme talepleri reddedilmemelidir.
Tüm Yerel-Sen olarak; içimizi acıtan tüm kadın cinayetlerini kınadığımızı, hukuki sürecin takipçisi olacağımızı ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için kadına yönelik şiddetini önlemesi için mücadelemizi sürdüreceğimizi belirtiyoruz.